Andante 2015
'Sao Carlos'ta bir gece' Kendi ifadesiyle "eski tiyatrolar meraklısı bir müzik tarihçisi" olan yazarımız, Lizbon'un 1793 yılında kapılarını açan dünyaca ünlü Sao Carlos Tiyatrosu'nda geçtiğimiz ay "Osmanlı Sarayı'ndan Avrupa Müziği" temalı bir konser yönetti. Kapalı olduğu için 2010 yılındaki ilk gidişinde gezemediği tiyatrodan günün birinde burada bir opera izleme hayalini kurarak ayrılan yazarımız, tam dört yıl sonra, nice opera yıldızının sahnesinden gelip geçtiği bu binanın dinleyici koltuğunda oturacağını değil sahnesinde çıkıp orkestra yöneteceğini nereden bilebilirdi... Andante, Ocak 2015, sayı: 99 |
'Tiflis Devlet Konservatuvarı'nda dört gün' “Osmanlı Sarayı’ndan Avrupa Müziği” temalı bir konser vermek üzere ziyaret ettiği Tiflis Devlet Konservatuvarı’nın öğrencileri, yazarımıza sanki hoş bir sürpriz yaparcasına, konserin yapılacağı gece okulun diğer salonunda Donizetti Paşa’nın kardeşi Gaetano Donizetti’nin meşhur Aşk İksiri operasını sahneliyorlar. Tıpkı İstanbul gibi Batıyla Doğuyu buluşturan Tiflis’in asırlık müzik kurumlarının geçmişi yakından incelendiğinde, müzik tarihinin o büyük ismi hep karşımıza çıkıyor: Piyotr İlyiç Çaykovski. Andante, Mart 2015, sayı: 101 |
Şikago'nun sesleri Yazarımız bu kez yolunun düştüğü ABD’nin Şikago kentinde şehrin Halk Kütüphanesi’nden Ernest Hemingway’in doğduğu köşke uzanan ziyareti sırasında, bu şehri 19’uncu yüzyıl sonunda ziyaret etmiş ünlü Çek besteci Antonin Dvorak’ın adımlarını da takip ediyor. Dvorak’ı bu şehre getiren Uluslararası Şikago Fuarı ise gezgin yazarımızın zihninde kaçınılmaz biçimde Osmanlı İmparatorluğu’yla ilgili imgeler doğuruyor. Andante, Nisan 2015, sayı: 102 |
'Floransa Hatırası' Rönesans güneşinin parladığı Floransa kentinde Medici Ailesi’ne ait Palazzo Medici Riccardi’de Zubin Mehta’nın müzisyenleriyle “Osmanlı Sarayı’ndan Avrupa Müziği” temalı bir konser yöneten yazarımız, şehrin hafızasında gezinerek, Rossini’nin İstanbul’da ikamet eden Donizetti’ye yolladığı mektubu, “Ressam-ı Hazret-i Şehriyari” Fausto Zonaro ile Çaykovski’nin Madame von Meck’e yazdığı mektupların izini sürüyor. Andante, Mayıs 2015, sayı: 103 |
'Eski bir Grand Hotel'in müzik tarihçesine yolculuk' Andante okurlarının artık çok iyi bildikleri üzere yazarımız İngiltere’nin güneydoğusunda, Manş Denizi’ne bakan Folkestone adlı kıyı kasabasında kapılarını 1903 yılında açan The Grand adında, eskinin oteli şimdinin meskeni olan tarihi binanın bir dairesinde ikamet ediyor. Andante’nin ilk sayısından itibaren okurlarıyla buluşan yazılarını, penceresinin önünde uzanan ve kendisine Suadiye’de geçen çocukluk yıllarını anımsattığını söylediği sükunet verici manzara önünde kaleme alan yazarımız, The Grand’in de aktif olarak katıldığı Folkestone Triennial adlı etkinliğin ardından, yüz yılı aşkın bir süre zarfında içinden nice ünlü ismin gelip geçtiği bu ikonik binayı müzik yoluyla anlatan bir sunum hazırladı. Andante, Haziran 2015, sayı: 104 |
'Kiev’in Altın Kapısı’ndan geçerken' Kiev’de gezdiği sırada bir sokağın köşesini döner dönmez karşısında bulduğu, Musorgski’nin Bir Sergiden Tablolar adlı anıtsal eseri sayesinde her müzikseverin bilincine yerleşen, şehrin meşhur “Altın Kapısı” yazarımıza, V. Murad balesinin kurgusunda kullandığı görkemli kapıyı hatırlatır. “Osmanlı Sarayı’ndan Avrupa Müziği” konserini Kiev’deki Çaykovski Ulusal Müzik Akademisi’nde idare etmek üzere Ukrayna’yı ziyaret ettiği sırada izlediği Caprices balesinin bestecisi Myroslav Skoryk’in, zihninde bambaşka çağrışımlar yaratan büyük teyzesi ise, Lviv’deki mezarında bir gün mutlaka ziyaret etmek istediği, Ukrayna’nın tarihinde yetiştirdiği belki de en önemli sopranodur. Andante, Temmuz 2015, sayı: 105 |
'Wieniawski'nin Dolmabahçe Sarayı'na geldiği gün' Hep şöyle hayıflanır dururuz ya, keşke deriz, yüz yıllar boyu Osmanlı İmparatorluğu’na payitahtlık etmiş İstanbul’da, o çağın mimari üslubunu yansıtan, Batı'daki örneklerine benzer görkemli bir opera binası yapılmış olsaydı da biz de bugün içinde operalar, baleler izleseydik. Küçük de olsa böyle bir binaya bugün de sahip olabilirdik aslında, 1866 yılında çıkan bir yangın onu yakıp küle çevirmeseydi. Dolmabahçe Sarayı Tiyatrosu’nun, artık yalnızca sepia fotoğraflarda kalan suretinden yola çıkan yazarımız bu küçük ama süslü püslü binanın ortaya çıkış öyküsünü, aynı tarihlerde İstanbul’u ziyaret edip konserler veren bir keman efsanesinin öyküsüyle ilişkilendirip anlatıyor. Andante, Ağustos 2015, sayı: 106 |
'Londra'daki Osmanlı Büyükelçiliği'nden kayıp hatıralar' Londra sokaklarında yürüyüş yaptığı sırada önünden geçtiği bir binanın ruhundan gelen beklenmedik hikâyeler yazarımızı bir anda İstanbul’a, Fransa’ya ve Leman Gölü kıyısına taşıyor. 35 yıl boyunca Osmanlı’nın Londra Büyükelçisi olarak görev yapan Musurus Paşa, onun, Londra’da birinci sınıf bir konser piyanisti olarak yetişen ve daha sonra bir Romen prensi ile evlenen kızı Prenses Ralouka da, “geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer” diye anılan mazinin, aralarında sıra dışı bağlantılar bulunan karakterleri olarak beliriyor. Bir de bunlara, Prensesin çocuklarıyla arkadaşlık eden Fransız edebiyatçı Marcel Proust’un tanıklığını da eklediniz mi, ortaya, yazarımızın satırlarında can bulan, insanı şaşkınlıktan şaşkınlığa sürükleyen bir ilişkiler yumağı çıkıveriyor. Andante, Eylül 2015, sayı: 107 |
'Lady Mary Montagu ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'nın şiirinden doğan bir şarkı' Emre Aracı bu ayki yazısında mehtaplı bir gecenin kanatlarına binip 300 yıl öncesine yolculuk ediyor ve Büyük Britanya’nın İstanbul Büyükelçisi olan eşiyle Manş Denizi’ni aşarak 1717’de gelen Lady Mary Montagu’nün çok sonraları nice insanın ceplerinde roman gibi taşıdığı sihirli “Doğu Mektupları”nın sanat yumağına dönüşmüş sayfalarını Proust’un duyarlılığıyla aralayıp, Damat İbrahim Paşa’nın Lale Devri arifesinde Sultan III. Ahmed’in dul kızı Fatma Sultan’a yazdığı aşk şiirini ve bu şiirden doğan bir bestenin ABD’nin ilk başkanı George Washington’a kadar uzanan hikâyesini keşfediyor. Andante, Ekim 2015, sayı: 108 |
'Nişantaşı'ndan Neuschwanstein'a'
Yazarımız Emre Aracı bir kartpostalda gördüğü Ren nehri ve buharlı “Lohengrin”gemisinin hayaliyle çıktığı yolculuğunda Alp dağlarından geçerek Bavyera Kralı II. Ludwig'in, bulutlara değen Alpsee gölünün yamacında inşa ettirdiği Neuschwanstein Şatosu’nda, bu tapınağı andıran mekânda, Wagner’in ruhuna ve o tarihin büyüsüne dokundu. Andante, Kasım 2015, sayı: 109 |
'Hatıradan ibaret kalan şehirde gezintiler' Yazarımız Emre Aracı İstanbul’un hafızasında ve ruhunda bıraktığı izleri şaşırtıcı bağlantılarla ince ince birleştirerek bizi bu sefer duygu yüklü bir yolculuğa çıkarıyor. Cemal Reşit Rey’in Nişantaşı’ndaki konağı, eski bir Pervititch haritası, bir radyo programı, Fatma Cevdet Hanım’ın yakılmamış mektuplarında karşımıza çıkan Paul Lange Bey, Çaykovski’nin unutulmuş İstanbul günlükleri, bestecinin Şehbal mecmuasındaki fotoğrafı, “Patetik” Senfoni ve bir çocuğun hayalleri; hatıradan ibaret kalan bu şehir gezintisinde bir araya geliyor. Andante, Aralık 2015, sayı: 110 |
Copyright © 2000-2024 EMRE ARACI